Disleksi Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar: Ne Olduğu Kadar, Ne Olmadığı da Önemli!
Disleksi, dünyada milyonlarca kişiyi etkileyen, ancak çoğu zaman yanlış anlaşılan bir nörogelişimsel farklılıktır. Okuma, yazma ve heceleme gibi temel dil becerilerinde zorluklarla kendini gösteren bu durum, bazı ön yargılarla yanlış yorumlanabiliyor. Disleksiyi daha iyi anlayabilmek için, önce ne olmadığını bilmek gerekiyor. Auto Train Brain’in hazırladığı son içerik, disleksiye dair yaygın yanlış anlamaları net biçimde ortaya koyuyor.
İşte Disleksi Hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar
Disleksi Zeka Geriliği Değildir
Disleksili bireylerin zeka seviyelerinin düşük olduğu inancı, en yaygın ama en yanlış yargılardan biridir. Oysa disleksi, zihinsel kapasiteyle değil, beynin dili işleme biçimiyle ilgilidir. Bu bireyler tıpkı diğer insanlar gibi ortalama veya ortalamanın üzerinde bir zekaya sahip olabilirler. Hatta tarih boyunca birçok başarılı bilim insanı, sanatçı ve girişimci disleksiyle yaşamış ve büyük başarılara imza atmıştır. Bu da disleksinin, başarıya engel bir durum olmadığını açıkça gösteriyor.
Disleksi Tembellik Değil, Çaba Gerektiren Bir Farklılıktır
Disleksili bireylerin yeterince istemediği ya da çaba göstermediği gibi yargılar, aslında onların yaşadığı zorluğu görmezden gelmektir. Okuma ve yazma onlar için sıradan bir beceri değil, yoğun çaba gerektiren bir süreçtir. Çoğu zaman büyük emek harcamalarına rağmen istedikleri ilerlemeyi sağlayamazlar. Bu nedenle onları “tembel” ya da “ilgisiz” olarak etiketlemek büyük bir haksızlık olur.
Disleksi Sadece Harfleri Ters Görmek Değildir
Toplumda disleksi denince akla ilk gelen şey, harfleri ya da sayıları ters görmektir. Ancak bu yalnızca yüzeysel bir belirtidir. Disleksi esasen dil temelli bir güçlük olup, sesleri harflerle eşleştirme, kelimeleri bölüp birleştirme ve okuma akıcılığı gibi süreçlerde yaşanan zorlukları kapsar. Tanısı, gözle ya da sıradan testlerle değil; uzman psikolog ve özel eğitimcilerin yaptığı değerlendirmelerle konulur.
Disleksi Herkeste Aynı Şekilde Ortaya Çıkmaz
Disleksinin belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bazı bireylerde okuma akıcılığı öne çıkarken, bazıları yazma ya da heceleme konusunda zorlanabilir. Kimi bireylerin anlamada zorlandığı görülürken, kimileri metni gayet iyi anlayabilir. Bu farklılıklar, disleksinin kişiye özgü bir öğrenme profili oluşturduğunu gösterir. Dolayısıyla destek programları da bireyselleştirilmiş şekilde tasarlanmalıdır.
Disleksi Sadece Çocuklukta Değil, Yetişkinlikte de Görülebilir
Disleksi genellikle çocuklukta fark edilir. Ancak pek çok yetişkin, çocukken tanı almadığı için bu öğrenme farklılığıyla uzun yıllar boyunca destek almadan yaşar. Günlük hayatta, iş hayatında ya da eğitim süreçlerinde disleksinin etkileri devam eder. Bu yüzden disleksiye her yaşta tanı konulabilir ve destek süreçleri başlatılabilir. Destek almak için hiçbir zaman geç değildir.
Beyin Değişebilir: Nöroplastisite Umut Veriyor
Disleksi kalıcı bir farklılık olsa da, beyin yapısının değişebilir olması önemli bir umut kaynağıdır. Nöroplastisite adı verilen bu özellik sayesinde, beynimiz yeni sinirsel bağlantılar kurabilir ve mevcut olanları güçlendirebilir. Özellikle teknoloji destekli yoğun çalışmalar, disleksili bireylerin okuma ve yazma becerilerinde gelişmeler sağlamasına yardımcı olabilir. Günümüzdeki nöroteknolojik gelişmeler, disleksiye dair umut vadeden çözümler sunmaktadır.