Osteoporoz, kemik mineral yoğunluğunun azalmasıyla birlikte kemiklerin kırılgan hale geldiği, özellikle ileri yaşta sık görülen bir kemik hastalığıdır. Halk arasında “kemik erimesi” olarak bilinen bu hastalık, yıllar boyunca belirti vermeden ilerler ve çoğu zaman ilk bulgu bir kırıkla ortaya çıkar. Özellikle menopoz sonrası dönemdeki kadınlarda ve yaşlı bireylerde omurga kırıkları, osteoporozun en ciddi sonuçlarından biridir.
Omurga kırıkları, genellikle sırt veya bel bölgesinde ani başlayan, hareketle artan ve istirahatle azalmayan ağrılarla kendini gösterir. Bu kırıklar, omurların çökmesine neden olur ve ilerleyen dönemde kamburluk (kifoz), boy kısalması ve omurilik basısına bağlı nörolojik sorunlar gelişebilir. Erken tanı konulmadığında, ağrı kronik hale gelir ve kişinin yaşam kalitesini ciddi biçimde etkiler.
Osteoporotik kırıklarda tedavi planı, kırığın şiddetine ve hastanın genel durumuna göre belirlenir. Hafif kırıklarda istirahat, korse kullanımı, kalsiyum ve D vitamini desteği ile ilaç tedavileri uygulanır. Ancak ciddi çökmelerde veya ağrının konservatif yöntemlerle kontrol altına alınamadığı durumlarda cerrahi müdahale gündeme gelir.
Modern tıpta omurga kırıklarının cerrahi tedavisinde en sık başvurulan iki minimal invaziv teknik vertebroplasti ve kifoplasti yöntemidir.
Vertebroplasti, kırık omur içine ince bir iğne aracılığıyla kemik çimentosu enjekte edilmesi esasına dayanır. Bu işlem omur yapısını stabilize eder, ağrıyı hızlı biçimde azaltır ve hastanın kısa sürede ayağa kalkmasını sağlar. Ancak vertebroplastide omur yüksekliği düzeltilmez, yalnızca mevcut yapının güçlendirilmesi hedeflenir.
Vertebroplasti, osteoporotik omur kırıklarının cerrahi tedavisinde en köklü ve etkili minimal invaziv tekniklerden biridir. Bu yöntemin temel faydası, kırık omurun içine enjekte edilen kemik çimentosunun hızla sertleşmesiyle omurga stabilitesinin anında sağlanması ve ağrının dramatik biçimde azalmasıdır. Lokal anestezi altında uygulanabilmesi, cerrahi travmayı minimuma indirir ve özellikle ileri yaştaki hastalar için büyük kolaylık sağlar. İşlem süresinin kısa olması, kan kaybı ve enfeksiyon riskinin düşük olması, vertebroplastiyi güvenli hale getirir. Ayrıca hastaların çoğu aynı gün ayağa kalkabilir ve fiziksel aktivitelerine kısa sürede dönebilir. Vertebroplasti, hafif ve orta dereceli omurga çökmelerinde etkin bir cerrahi seçenektir; erken müdahale sayesinde hem ağrının kronikleşmesi önlenir hem de omurga bütünlüğü korunur.
Daha ileri çökmelerde tercih edilen kifoplasti yöntemi ise vertebroplastinin gelişmiş bir formudur. Bu işlemde, kırık omur içine yerleştirilen balon şişirilerek çöken omur kısmen eski yüksekliğine getirilir. Ardından balon çıkarılır ve oluşan boşluğa kemik çimentosu doldurulur. Çimentonun sertleşmesiyle omurga yeniden stabil hale gelir. Kifoplasti yöntemi, ağrıyı azaltmanın yanı sıra, deformitenin düzeltilmesine de yardımcı olur.
Cerrahi tedavi sonrasında hastalar genellikle kısa sürede ayağa kalkar, ağrıları belirgin şekilde azalır ve kamburluk ilerlemesi durdurulur. Ayrıca kifoplasti yöntemi, çimento sızıntısı riskinin düşük olması ve hızlı iyileşme sağlaması açısından vertebroplastiye göre avantajlıdır.
Sonuç olarak osteoporozun yol açtığı omurga kırıkları, erken tanı ve doğru cerrahi yöntemlerle başarılı biçimde tedavi edilebilir. Kifoplasti ve vertebroplasti gibi minimal invaziv teknikler, günümüzde ağrısız ve güvenli bir iyileşme süreci sunarak osteoporotik hastaların yaşam kalitesini belirgin biçimde artırmaktadır.
